Asıl taarruzun yapılabileceği başlıca üç bölge seçildi.
Birinci Bölge: Sakarya kuzey kolu ile Sivrihisar-Seyitgazi arasındaki bölgeden Eskişehir genel istikametinde taarruz (Porsuk Çayı vadisini takiben kuzey bölgeden taarruz).
BÖYLE BİR TAARRAZUN FAYDALARI VE MAHSURLARI
- Yunan kuvvetlerinin tali kısmına yöneltilmiş olur, ancak Yunan büyük kısmının toparlanarak imhasını mümkün kılmaz.
- Eskişehir doğusu bölgesi açık arazidir, düzdür. Yığınak ve taarruz hazırlıkları gizlenemez. Dolayısıyla baskın sağlanamaz.
- Bu bölgede Yunan kuvvetleri hakim arazidedir, ateş ve gözetleme imkanları daha müsaittir. Türk topçu mevzileri için uygun arazi yoktur.
- Bu bölgedeki Yunan kuvvetleri, yapılacak taarruz başarılı olsa dahi, Kütahya istikametinde derinlikte savunma imkanını bulabilirler.
- Yunan kuvvetleri kuzeyden veya özellikle güneyden takviye alarak savunmalarını kuvvetlendirebilecekleri gibi, güneyden yapacakları bir karşı taarruzla, Türk ordusunun sıklet merkezini kuzeye atabilirler. Böylece Türk ordusunun Anadolu ile irtibatı ve ikmali kesilir. Dağlık bölgede imhası söz konusu olabilir.
- Ankara-Eskişehir demiryolu hattı bu bölgeden taarruz edecek kuvvetleri destekleyecek kabiliyette değildir. Ayrıca bir başarı halinde yolların azlığı takip harekatını zorlaştıracak ve yavaş geliştirecektir.
- Sonuç olarak bu bölgeden bir taarruz, itici bir şekil alacaktır. Düşmanın büyük kısmının imhası mümkün olmayacaktır.
İkinci Bölge : Seyitgazi-Afyon arasındaki bölgeden taarruz (merkez bölgeden). Bu bölgeden taarruz iki istikamette olabilir. Birincisi Seyitgazi-Eskişehir istikametinde, ikincisi de Döğer istikametinde, Afyon bölgesinde bulunanları kuşatacak şekilde. Bu bölgeden taarruzun da şu mahzurları vardı:
- Taarruz cephe taarruzu şeklinde olmaya mahkumdur.
Ancak Türk ordusunun buna gücü yeterli değildir.
- Yunan ihtiyat kolordusuna çatar.
- Ayrıca asıl taarruz grubu, Yunanlıların iki kuvvetli grubunun arasına girerek yanlardan karşı taarruza uğrayabilir.
- Arazi sert, ormanlık ve yollar mahduttur. İkmal zordur.
- Cepheden bir başarı olsa da Yunan kuvvetleri Afyon’u ellerinde bulundurdukça, kuzey kanadını Kütahya’ya doğru kırarak derinliğine doğru savunma imkanı bulabilir. Bu da zafer için yeterli değildir. Sıklet merkezi ile bu bölgeden taarruzun faydası, taarruz başarısız olduğu takdirde, Anadolu derinlikleri ile irtibat kopmadan savunmaya devam olunabilir.
Üçüncü Bölge : Afyon Bölgesi. Bu bölgeyi de iki kısım halinde incelemek gerekir. Birinci kısım Afyon kuzeydoğusu bölgesi, ikincisi Afyon güneybatısı bölgesidir.
Birinci kısım, arazi açık ve gizlemeye müsait olmadığı gibi; gözetleme, ateş ve topçu mevzileri bakımından da uygun değildir.
Buradan yapılacak bir taarruz Yunanlıların kuvvetli yerine çarpar ve onları, Afyon-Uşak ana mihverinde iter. İkinci kısımdan, yani Afyon güney ve güneybatısından yapılacak taarruzun şu faydaları vardı:
- Yunan ordusunun büyük kısmının batıya çekilmeden kuşatılması ve imhası mümkündür.
- Yunan ordusunun en hassas yeri olan, İzmir-Afyon ana stratejik ve ikmal yolu, en kısa zamanda ve en kısa istikametten kesilebilir. Böylece bütün Yunan kuvvetleri bir noktadan vurulacak kuvvetli bir darbe ile sarsılabilir. Bu suretle derinlikte hazırladığı mevzilerde de tutunması güçleşebilir.
Bu bölgedeki Yunan mevzileri, derinliği az, uzun bir plato üzerindedir. Bu plato ele geçerse, Yunan kuvvetleri ovaya atılır. Ovaya atılanlar Dumlupınar istikametinde çekilerek, buralarda tutunmaya çalışmak isterlerse, bu güç olur ve kuzeydeki ana kuvvetlerinden koparılmış olunur. Aksi olarak kuzeye. çekilirlerse, İzmir istikameti açılır ve İzmir-Afyon ana ikmal yolundan uzaklaştırılırlar. Bu durumda asıl kuvvetlerle kuzeye takip yapılırken, bir kısım kuvvetlerle de İzmir istikametinde ilerlenebilir. Yunanlılar batıya doğru çekildiği takdirde, takip ve harekatı destekleme yol bakımından daha müsaittir.
- Ayrıca Yunanlıların Eskişehir bölgesindeki kuvvetlerinin Afyon bölgesine müdahalesi çok uzun zaman gerektirecektir. Cepheden tespit başarılı olursa, bu da mümkün olmayabilir.
- Yığınaklanmada gizlilik sağlandığı takdirde, Yunan İhtiyat Kolordusunun bölgeye müdahalesi geç ve tesirsiz kalabilir.
- Afyon güney ve güneybatısı yığınak, gizleme, gözetleme ve ateş imkanları ile topçu mevzileri bakımından da çok uygun şartlara sahiptir.
- Sonuç olarak bu bölgeden yapılacak taarruz, kısa zamanda kuşatıcı bir taarruz haline gelebilir.
Bu şekilde taarruzun tehlikeli ve mahzurlu tarafı da vardı. Yunan kuvvetleri ihtiyattaki kolordu ile, Afyon kuzeyinden Bolvadin-Çay istikametinde taarruz ettiği takdirde, kuvvetlerimizin büyük kısmı göller bölgesine sıkıştırılarak imha edilebilirdi. Özellikle taarruzun başarısızlığı ve arkasından aynı istikametteki Yunan karşı taarruzu, durumu aynı şekle sokabilirdi. Şu halde bu bölgeden taarruza karar vermek için mevcut tehlikeleri ortadan kaldırmak ve uygun tedbirleri almak gerekiyordu. Yapılan müzakerelerden sonra sıklet merkezi ile Afyon güneyi ve güneybatısından kuzeye doğru taarruza karar verildi. Bu karara yalnız 2. Ordu komutanı muhalifti. Ona göre bu karar cesurane verilmiş ve tehlikeli bir karar idi. Başarısızlık halinde vahim neticeler doğabileceğini, bu nedenle asıl taarruzun 2. Ordu bölgesinde, Döğer genel istikametinde yapılmasını teklif etti. Planda endişe duyulan bu durumun, yani her iki tarafın birbirini kuşatacak şekilde taarruzunun harp tarihinde örnekleri çoktur.
1807 Prusya Seferinde Napoleon ile düşmanlarının durumu da, her iki tarafın birbirlerini kuşatmasına imkan veriyordu.
Müttefik Komutanı General Benigzen, komutasındaki kuvvetlerin bir kısmını Narev bölgesinde, zayıf bir kolorduyu da daha güneyde bıraktıktan sonra, geriye kalan kuvvetlerle iki koldan Napoleon ordusunu kuşatmak üzere batıya doğru ilerledi ve Praysted-Aylauosterodot hattına vardı.
Napoleon da bu kuşatmayı kuşatma ile karşılamak için bütün kuvveti ile kuzeye, düşmanın yanına doğru ilerledi. Neticede kuvvet ve cüret bakımından zayıf olan müttefikler, geri çekilerek savunmayı kabul zorunda kaldılar.
O dönemlerde orduların gerisindeki hassasiyet, bugünle kıyaslanmayacak şekilde azdı. Orduları muharebe meydanlarında dama taşı gibi oynatmak mümkündü. İkmal maddeleri daha çok mahallinden tedarik olunuyordu. Mühimmat sarfiyati çok azdı. Netice olarak lojistik hizmet ve teşkilatın önemi azdı. Fakat Türk İstiklal Harbi bugüne yakın şartlar içinde yapılmıştır. Bu nedenle Yunan kuşatıcı taarruzu Türk ordusu icin felaket olabilirdi. Bunun çözümünü de Başkomutan bulacaktır. (ilerde açıklanacaktır). Harp tarihi örneklerine dayanarak burada şu ifade edilebilir. "Kuşatmalarda ön alan ve sinirlerine hakim olan taraf neticeyi kendi lehine çevirebilir."
YUNAN KUVVETLERİNİN TAKVİYE İMKANLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl taarruzun yapılması düşünülen mevzilerde Yunanlıların 1. ve 4. Tümenleri ile Belen tepesinde bir bağımsız alayları mevcuttu. O zamanın yol ve yürüyüş imkanları dikkate alınarak takviyeler, takviye zamanları şöyle değerlendirilmişti.
- İhtiyat Kolordusu’nun bölgeye en yakın olan 7. ve 13. Tümenleri ile en erken 1,5 gün sonra takviye edebilir.
- İhtiyat Kolordusu’nun 9. Tümen’i ile iki günlük yürüyüşten sonra (50 km.) ancak taarruzun üçüncü günü takviye edebilir.
- Uşak bölgesindeki 2. Tümen ile iki günlük yürüyüşten sonra (50 km.) üçüncü gün takviye edebilir.
- Uşak bölgesindeki Süvari Tümeni ile (60-70 km.) taarruzun ikinci günü takviye edebilir.
Buna göre yığınak hissettirilmediği takdirde, kesin sonuç yerinde ilk gün iki tümenle (l., 4. Tümenler), ikinci gün 5-6 tümenle, üçüncü gün 7-8 tümenle karşılaşılabilirdi.
Yunanlıların bu imkan ve kabiliyetlerine göre kesin sonuç yerine tahsis edilecek kuvvet miktarı şöyle hesaplandı. Yunan ordusuna karşı adet ve manevra üstünlüğünün sağlanması esas kabul edildi. Taarruz için her Yunan tümenine karşı (iki) tümen hesaplandı. Yunanlıların taarruzun ikinci günü 5-6 tümen toparlayabilecekleri ihtimali göz önüne alınarak en az 10-12 tümene ihtiyaç görüldü.
BATI CEPHESİ KOMUTANLIĞI’NIN PLANI
Planın ana fikri, kuvvetin bir kısmı ile Yunanı Eskişehir-Afyon Cephesi’nde tutmak, kalan kuvvetin çoğu ile Afyon güneybatısından düşmanın güney yanına taarruz ederek, onu İzmir ulaştırma hatlarından ayırmak suretiyle kuzeye doğru atmaktı. Bu ana fikre göre Batı Cephesi’nin hazırladığı planın özeti şöyleydi:
2. Ordu, 3. ve 6. Kolordular (5 piyade ve 1 süvari tümeni) düşmanın Eskişehir-Afyon Cephesi’ne taarruz edecek; 1. Ordu; 1. ve 4. Kolordularla, 5. Süvari Kolordusu ve batı kanat da üç müstakil tümen ile (9 piyade, 3 süvari tümeni), Afyon güneybatısından düşmanı kuzeye doğru atacaktı. 2. Kolordu ihtiyatta bulunacaktı. Bu suretle düşmanın yanına taarruz ederek, onu kuşatmak suretiyle kati netice almak vazifesi 1. Ordu’ya düşüyordu. 1. Ordunun taarruz yapacağı bölgede arazi ve düşman durumu şöyle idi. Güneyden Afyon’a doğru uzanan sıra dağlar Şuhut ve Sandıklı arasından geçerek Zafer dağları ile dikey olarak birleşmek suretiyle bir T şeklini alır. Bu dağlarda, 1330 rakımlı Kocatepe vardır. Düşman mevzileri T harfinin üst kenarı kabul ettiğimiz Zafer dağları üzerindedir. Bu dağlar Afyon güneyinden başlayarak batıya doğru, Kaleciksivrisi, Erkmen, Belen, Tınaz, Çiğil tepelerinden geçerek yükselmek suretiyle Ahır dağları ile birleşir. Bu dağların kuzeyinde Afyon ve Sincanlı ovaları vardır. Kocatepenin kolları doğuda Şuhut, batıda Küçüksincanlı ovasına doğru uzanarak, düşmanın görüş sahasını kapar. Düşmanın vaktiyle tutamadığı bu yüksek tepeden düşman mevzilerinin içi ve gerileri görülmekte, onun kolları da araziyi örtmektedir. Sanki Tanrı, Kocatepe ve kollarını büyük bir kuvveti gizlemek ve düşmanı gözetlemek için yaratmıştı.
Bu arazi; düşmana baskın yapmak için, kuvvetin çoğunu Kocatepe ve kolları gerisinde gizlemek ve Kocatepeden Erkmen tepeye doğru uzanan plato üzerinden taarruz etmek fikrini dikte ettiriyordu.
Erkmen tepe; Afyon ve Sincanlı ovalarına hakim ve dağların birleştiği bir nokta olması yönünden önemli bir taarruz hedefi olarak görülüyordu. Düşman mevziinin en az 10 km.lik bir kısmının yarılması gerektiğinden, Erkmen tepeden sonra Belen ve Tınaz tepeler de yarma bölgesine katıldı.
Bu yarma bölgesinin doğusunda ve batısında diğer kuvvetler taarruz edeceklerdi. Yapılan hesaplamalara göre yarma bölgesinde beş tümen, yanlarda dört tümen kullanmak gerektiğinden, ordunun elinde ihtiyat kuvveti kalmıyordu. Düşman ihtiyatları müdahale etmeden taarruzun birinci günü düşman cephesinin yarılması ve süvarinin buradan dalması önemliydi.
Ordu komutanı; bu esaslar dahilindeki teklifini Batı Cephesi’ne arz etti. Başkomutan da 1. Ordu’nun daha iki tümenle takviye edilmesinin uygun olacağını Batı Cephesi Komutanlığı’na bildirdi. Batı Cephesi Komutanı; bu istekler üzerine ihtiyatta bulunduracağı 2. Kolordu’yu da, 1. Ordu gerisine yanaştırmaya karar verdi. Bu suretle kati netice yerinde 12 piyade, 3 süvari tümeni toplanacaktır. Bu kararla harp tarihinin en önemli sıklet merkezi kuruluyordu. Karar çok cüretli idi. Bu rakamla şöyle ifade edilebilir:
2. Ordu; 50.000 kişi ile 120 km.’lik geniş cephede, 120.000 kişilik Yunan kuvvetlerine; 1. Ordu 110.000 kişi ile 40.000 kişilik Yunan kuvvetine taarruz edecekti. Karar çok cüretli demiştik. Çünkü geniş bir cephe üzerinde bırakılan zayıf 2. Ordu, çok üstün Yunan kuvvetinin taarruzuna uğrayarak geriye atılıp, Konya-Ankara istikameti düşmana açılabilirdi. Kuvvetin 2/3’sini teşkil eden 1. Ordu, gerisini Antalya’ya vermek suretiyle, ana istikametlerden ayrılmak zorunda kalırdı. Düşmanın bu taarruzu, Türk ordusunun yığınaklanma için güneye kaydırılırken yapılması halinde daha tehlikeli olurdu. Az kuvvetle üstün kuvvetin mağlup edildiği bütün imha muharebelerinde, bu gibi tehlikeler göze alınmıştır. Bu başarılarda, hareketleri gizlemek düşmana baskın yapmak, komutanlığın hüneridir ki, Türk ordusu da bunda başarılı olmuştur. Bu başarıda birliklerin gizli hareketlerinin sağlanması kadar, Türk milletinin casus barındırmamasının da büyük etkisi vardır. 24 Ağustos akşamına kadar 1. Ordu birlikleri yığınak bölgesinde gizlice toplandıkları zaman, zaferin yarısı kazanılmıştı. Çünkü Türk ordusu, aldığı tertibat ile darbe indirecek bir duruma girmişti. Yunan’ın 1. Ordu’ya karşı bir sıklet merkezi kurmak için asgari iki günlük bir zamana ihtiyacı vardı. Düşman, ancak 25 Ağustos günü yığmayı anlaya-bildi. Fakat 120.000 kişiyi 30.000 kişi olarak tahmin etti. Buna karşı kuzeyden bir ihtiyat tümenini (7. Tümen) güneye hareket ettirdi. Oysa İhtiyat Kolordusu’nu güneye, 1. Türk ordusunun karşısına getirerek, Türk ordusunu güç bir duruma sokabilirlerdi. Yarım tedbirler alınmıştır ki Yunan Komutanlığı’nın ilk hatası burada başlar.
Türk ordusunun yığınaklanmasına geçmeden önce kesinleşen taarruz planının ana hatlarını özetlemek faydalı olacaktır.
- Her seviyede hedef, Yunan kuvvetlerinin imhasıdır.
- Sıklet merkezi Afyon güney ve güneybatısında bulunacak, bu bölgeden asıl taarruz grubu olarak 1. Ordu taarruz edecek, 1. Ordu 2. ve 4. Kolordularla takviye edilecek.
- Yunan mevzileri Kalecik Sivrisi ile Tınaz tepe arasından yarılacak ve yarmayı müteakip kuzey istikametinde taarruza devam edilecek.
- 5. Süvari Kolordusu batı kanada yanaşacak, Yunanlıların boş bıraktığı Ahır dağını aşarak Yunan ordusunun ikmal ve irtibat yollarını kesecek, Yunan mevzilerinin gerisine taarruz edecek, derinlikteki Yunan ihtiyatları ile muharebe edecek ve bunların cepheye müdahalesini önleyecek.
2. Ordu; tali taarruz grubunu teşkil edecek, bu ordunun vazifesi, Yunan ordusunun 2. ve 3. Kolorduları ile demiryolu kuzeyindeki iki tümeni taarruzla tespit edecek, Yunan kuvvetlerinin Afyon-Eskişehir arasındaki irtibatını kesecek, ayrıca Yunan doğuya doğru taarruz ederse, birbiri gerisindeki mevzilerde zaman kazanacak.
- Denizli ve Sarayköy bölgesinde bulunan süvari ve piyadeden mürekkep grup, başlangıçta bu bölgedeki Yunan kuvvetlerini tespit edecek ve aldatacak ve bilahare Eşme istikametinde taarruz edecek.
- Kocaeli grubu da bölgesindeki kuvvetleri tespit edecek ve Yunanlıların Marmara deniz irtibatını tehdit edecek.
Taarruz sırasında Yunan kuvvetlerinin muhtelif hareket tarzlarına karşı alınacak tedbirler ise şöyle planlanmıştır:
- Yunan ordusu, taarruz başladığı andan itibaren ihtiyat Kolordusu ile 1. Ordu’ya karşı bir taarruza yöneldiği takdirde, bu taarruz 1. Ordu ile emniyetle karşılanacak, 2. Ordu ve Suvari Kolordusu ile Yunanlıların iki yanına taarruz edilerek Yunan ordusu güç duruma düşürülecek.
- Yunan ordusu, kuzeyindeki kolordusu veya İhtiyat Kolordusu ile Afyon-Konya istikametinde harekete geçtiği takdirde, Yunan taarruzu derinlikteki mevzilerde durdurulacak, 1. Ordu kuzeye, 2. Ordu’nun kuzeyde kalan birlikleri batıya taarruzla, Yunan kuvvetleri iki ordu arasında sıkıştırılacaktı.
YIĞINAKLANMA
Büyük Taarruz planı kesinleştiğinde, asıl taarruz bölgesinde 1. Ordu’ya ait 8. ve 14. Tümenler bulunuyordu. Asıl taarruz bölgesinde kullanılması planlanan 2. Kolordu Aziziye bölgesinde, 4. Kolordu Bolvadin bölgesinde, 1. Kolordu Çay bölgesinde, 5. Süvari Kolordusu da Ilgın bölgesinde bulunuyordu
Plan gereği bu dört kolordunun, yani 12 tümenin, Afyon güneyinde 25 km. genişliğinde bir sahaya toplanması gerekiyordu. Bu toplanma için 2. Kolordu 120 km., 4. Kolordu 110 km., 1. Kolordu 130 km., Süvari Kolordusu ise 150 km.lik yol katedecekti. Süvari hariç, diğer üç kolordu bu intikali yaya yapacaklardı. Bu kadar fazla birliğin Yunan kuvvetlerine hissettirilmeden 100-150 km.lik yer değiştirmeleri son derece önemli bir konu idi. Çünkü Büyük Tarruz planı baskın esasına dayandırılmıştı. Yunan Komutanlığı durumu öğrenirse, o da aynı zaman içinde ihtiyat Kolordusu’nu güneye kaydırabilir ve Türk planını uygulanamaz hale getirebilirdi. Veya dört kolordu da güneye hareket halinde iken, batıdan doğuya yapacağı bir taarruzla, Türk ordusunu en zayıf anında yakalar ve Türk ordusu için son derece tehlikeli bir durum yaratabilirdi. İşte bu nedenlerle yığınaklanma çok önemli ve hassas bir dönemdi. Bu dönem Başkomutan Atatürk’ün en korkulu anları olmuştu. Yığınaklanma safhasında sürekli olarak Yunan İhtiyat Kolordusu’nun durumunu sormuştur.
- “2. Kolordu nerede?“
Başkomutanın esas bilgi unsuru (EBU) bu idi. “Yerinde duruyor” cevabını alınca da büyük bir rahatlık duyuyordu.
Bu nedenle, Cephe Komutanı İsmet Paşa, yığınaklanma faaliyetini, münferit emirlerle, bizzat kendisi idare etti.
Daha önceden intikal yolları keşfedildi, düzeltildi, konma yerleri seçildi. İntikaller sadece karanlık süresinde olacak şekilde yürüyüş cetvelleri düzenlendi ve lojistik bakımdan da hazırlıklar yapıldı.
Yığınaklanma faaliyetlerine 14 Ağustos gecesi başlandı ve 24 Ağustos gecesinde bitirildi.
Türk ordusu Büyük Taarruz için yığınaklanma hazırlıkları içindeyken, Yunan ordusu da cephe birlikleri dışından bir tümenden fazla kuvvetini Anadolu’dan Trakya’ya geçirdi. İstanbul’u da işgal etmek hevesinde idiler. Ancak İstanbul’a karşı yaptıkları taarruz başarısız oldu.
Yığınaklanmanın gizlilik içinde yapılmasına alınan şu tedbirler etkili oldu:
- Birlik intikalleri tamamen gece yapıldı. Gündüz Yunan uçaklarının keşfine mani olacak şekilde, örtülü yerlerde dinlenildi. Hiçbir yerde yürüyüş izi bırakılmadı.
- Düşmanı aldatmak amacıyla, 2. Ordu’nun bazı birlikleri gündüz, güneyden kuzeye intikal ettirildi. Temas hattında savunma faaliyetlerine devam edildi.
- 1. Ordu bölgesinde topçunun yayılması ve mevzilenmesi için ihtiyaç duyulan yollar ve faaliyetler, 2. Ordu bölgesinde de aynen yapıldı.
- Ankara Hükümeti’nin taarruz konusunda kararsızlık içinde bulunduğuna dair söylentiler çıkarıldı.
Basında da bu konu işlendi. Böylece Türk ordusunun daha bir süre, herhangi bir harekette bulunamayacağı kanaati uyandırıldı.
- Anadolu’da isyan, ihtilal, karışıklık varmış haberleri yayıldı.
- Anadolu’nun dış dünya ile muhabere ve ulaştırma irtibatı kesildi.
- Taarruza katılacak kuvvetler ancak 25/26 Ağustos gecesi cepheye, taarruz mevzilerine yanaştırıldı.
Türk ordusu taarruz mevzilerine yanaşırken, Yunan 1. Kolordusu komutan ve subayları da Afyon’da tertipledikleri bir baloda idiler.
Muharebeler
26 AĞUSTOS 1922
25 Ağustos günü taarruz hazırlıkları ile geçti. Afyon güneyinden itibaren Kaleciksivrisi, Erkmen, Belen, Tınaz tepeler ile Kırcaaslan, Çiğiltepe düşman tarafından tahkim edilerek tutulmuştu. Düşman tahkimatı bazı yerlerde iki hatlı olmakla beraber mevzilerin derinliği az, asıl muharebe hattının (AMH) ilerisinde de muharebe ileri karakolları (MİK), ileri mevziler bulunmadığından, keşif kolları Yunan AMH yakınlarına kadar sokulabiliyorlardı. Mevzilerin önlerinde tel örgü engelleri vardı. Düşman Çiğiltepebatısındaki sarp ve yüksek dağları tutmayarak, burada 15 km.lik bir açıklık bıraktıktan sonra bölgenin en yüksek noktası olan Toklusivrisi'nde bir direnek noktası meydana getirmişti. Açık bırakılan bölgedeki dar geçidin gündüz bir süvari bölüğü ile tutulduğu, geceleri bu bölüğün geriye alındığı haber alınınca, Süvari Kolordusu için bir geçiş yeri bulunmuş oldu. Önce belirtildiği gibi düşman mevzii Kaleciksivrisi, Erkmen, Belen, Tınaz tepelerinin bulunduğu 10 km.’lik sahadan yarılacaktı. Bu bölgeye bir tümen ihtiyatta olmak üzere beş tümen tahsis edildi. Topçu öncelikle bu kuvvetlerin taarruzlarını destekleyecekti. Alman taarruz tertibi şöyleydi:
Dört tümenli 4. Kolordu; Afyon güneyindeki kayalık sırtlar ile Kaleciksivrisi-Erkmen tepe hattına taarruz edecek, sıklet merkezini iki tümeni ile Erkmen tepe istikametinde bulunduracaktı. Yine 4 tümenli 1. Kolordu; birer tümeni ile Belen, Tınaz, Kırcaaslan, Çiğiltepeye taarruz edecekti. Süvari Kolordusu; sahra toplarını, tekerli vasıtalarını bırakarak düşmanın boş bıraktığı dağ geçidinden geçip, onun gerilerine saldıracaktı. 2. Kolordu; Şuhut-Sandıklı bölgesinde Batı Cephesi İhtiyatı, 6. Tümen; Toklusivrisi karşısında, ordunun sol yanını koruyacaktı. Cepheden taarruz edecek 2. Ordu'ya gelince, bu ordu Afyon doğusunda ve kuzeyindeki düşman kuvvetlerine taarruz edecek, düşmanın Eskişehir doğusu ve Seyitgazi'de bulunan 3. Kolordusuna karşı da emniyet tedbirleri alacaktı. 1. Ordu karşısında mevzide bulunan düşman kuvveti iki piyade tümeni ile, bir müstakil alaydan ibaretti. Bir tesadüf eseri olarak 4. Kolordu'nun karşısında 4. Yunan Tümeni, 1. Kolordu'nun karşısında da 1. Yunan Tümeni bulunuyordu. Düşmana karşı büyük bir üstünlük sağlanmış, olmakla beraber, kuzeyde Eğret, İhsaniye bölgesindeki 2. Yunan Kolordusu, güneyde 1. Ordu karşısına getirildiği takdirde, düşman mevzilerini yarmak güç, belki de imkansız olacaktı. Düşman ise ancak bu kuvvetin bir tümenini yürüyüşe geçirmişti. Duruma göre karar verecek olan Yunan ordusu Komutanı Hacı Anesti, cephenin uzağında İzmir'de idi. Bu da Yunanlılar’ın en büyük hatası idi. Hacı Anesti uzakta kaldığını takdir ederek, ihtiyattaki kolordunun kullanılma yetkisini de 1. Kolordu Komutanı Trikopis'e vermişti. İşte Trikopis ihtiyattan bir tümeni güneye kaydırmayı bu yetkiye dayanarak yapmıştı. Ancak bu yetersiz ve yarım bir tedbirdi. Trikopis, Başkomutan'ın hakiki maksadını bilmiyordu. Türk taarruzu geliştikten sonra ihtiyattaki diğer iki tümenin de güneye getirilmesini başkomutandan isteyecektir.
25/26 Ağustos gecesi Türk birlikleri Yunan mevzilerine doğru ilerlediler. İleri hatlar düşman mevzilerine 400 metreye kadar yanaşarak, saat 05.00'te başlayan O5.3O'da şiddetini artıran topçu ateşi himayesinde birlikler düşman mevzilerine taarruza başladılar, saat 06.30'da 4. Kolordu'nun 5. Tümen'i Kaleciksivrisi'ne ve bunun batısındaki düşman birinci hattına girdi. 5. Tümen'in batısındaki 11. Tümen, Yunan birinci hattı düştükten sonra ikinci hatta, 5. Tümen'le beraber taarruz edecekti. 1. Kolordu'nun 23. Tümen'i Belen tepeye taarruz edecekti. Ancak bu tümenin ilerlemesinde gecikme oldu.
23 üncü Tümen gece yarısı düşmana 1,5 km. yaklaştığı zaman, tümen komutanı tarafından durduruldu. Eskişehir Muharebesi'nde bir gece ilerlemesinde sağında ve solundaki tümenlerin geride kalmaları yüzünden tümeni ağır zayiata uğramıştı. Belen tepenin önü yar olduğundan, gece ilerlemek çok zordu. Yanındaki tümenlere birer irtibat subayı gönderdi. Onlar ancak sabah yaklaşırken haber getirebildiler. 23. Tümen ilerlerken, doğuda Kaleciksivrisi düşmüş, 23. Tümen batısındaki 15. Tümen de saat 06.55'te Tınaz tepenin ilk mevzilerini ele geçirmişti. 15. Tümen'in batısında Afyon- Sandıklı yolunun iki tarafından Kırcaaslan Tepesi'ne taarruz eden 14. Tümen de tepenin bir kısmını ele geçirmişti. En doğuda geniş cephe ile Afyon istikametinde taarruz eden 8. Tümen'den düşman mevziine girmek beklenmiyordu. En batıda Çiğiltepeye taarruz eden 57. Tümen'de kati netice yerinde değildi. Bu bakımdan kati netice yerinde ve yarma bölgesindeki 23. Tümen'in gecikmesi cepheyi yarmayı engelleyebilirdi. Kocatepeden bütün tümenlerin hareketlerini kontrol eden Başkomutan, telefonla tümen komutanına hareketini çabuklaştırarak bir an evvel Belentepeyi ele geçirmesini ihtar etti. Olayı yaşayanların ifadesine göre, Atatürk'ün kayalık bir arazi üzerinde ayakta çekilen ünlü fotoğrafı 23. Tümen Komutanı ile görüşmek üzere muhabere merkezine giderken alınmıştır. Gece hareket eden 23. Tümen'in birlikleri, büyük bir süratle ilerlediler. Yapılan hücum sonucunda saat 09.00'da Belentepe ele geçirildi.
Öğlene doğru 4. Kolordu'nun Erkmentepe’de düşman ikinci hattına yaptığı taarruz durduruldu. Tınaztepeyi alan 15. Tümen düşmanın karşı taarruzuna uğrayarak çekilmeye başladı. 14. Tümen'de Kırcaaslantepe’de aldığı mevzii bırakmaya mecbur oldu. Yunanın kuzeyden getirilen yeni tümeni karşı taarruza geçmişti.
Süvari Kolordusu, bütün gece yürüyerek Sarp dağ geçidinden birerli kolda Ahır dağını aşmaya başladı. Taarruz başladığında yaklaşık bir tümen kadar kuvvetiyle Yunan mevzileri gerisindeki Sincanlı ovasında bulunuyordu. Süvari Kolordusu bugün bir tümeni ile Kırka'ya ve Çiğiltepe gerisine taarruz etti. İki tiimeni ile de Düzağaç ve Balmahmut'a gitti. Başkimse'de Yunan taarruzlarını püskürttü. İzmir-Afyon demiryolunu tahrip etti, telgraf hatlarını kesti ve geceyi ovada geçirdi. Süvarilerin bu hareketleri Yunan gerilerinde şaşkınlığa sebep oldu.
2. Ordu bölgesinin kuzey kanadında taarruz eden 61. Tümen saat 07.00'de Kazuçuran tepesini ele geçirdi. Fakat saat 15.00'te Yunan karşı taarruzu ile geriye atıldı.
Böylece Türk komutanlığı tasavvur edildiği gibi taarruzun birinci günü düşman cephesini yaramamış oldu.
Trikopis; İhsaniye’deki 9. Tümen'i de demiryolu ile Afyon'a taşımaya başlamakla beraber, 2. Ordu karşısından da 4 tabur kadar bir kuvvet aldı. O, bu kuvvetlerle 27 Ağustos günü duruma hakim olacağı kanısındaydı. Halbuki Türk Komutanlığı’nın elinde daha dört tümen ihtiyatı vardı. Sincanlı ovasında düşman gerisine çıkan Süvari Kolordusu'ndan da 27 Ağustos günü büyük başarılar beklenebilirdi. Yunan'ın ihtiyatlarını topluca kullanmaması, onun başarı şansını azaltıyordu. Ayrıca hataları da devam ediyordu. Trikopis yeni getireceği kuvvetlerle 27 Ağustos günü duruma hakim olacağını ümit ederken, 26 Ağustos akşamı saat 18.00'de İzmir'den gelen Başkomutanlık emri onu hayal kırıklığına uğrattı. Bu emirde Başkomutan;2. Kolordu’nun, 15. Tümen’i de (Seyitgazi) emrine alarak, 28 Ağustos sabahı, Afyon kuzeyinden Bolvadin istikametinde karşı taarruz yapmasını, 1. Kolordu’nun da savunmasını istiyordu. Bu hareket en geç Türk taarruzu ile beraber yapılmak şartı ile başarılı olabilirdi. Ayrıca 2. Kolordu’nun 7. Tümeni daha önce kullanılmıştı. 13. Tümen’in bir kısmı ile (tahminen 1 alay) Kazuçuran Tepesi takviye edilmiş, 9. Tümen de trenle Afyon'a hareket etmek üzereydi. Bu durumda tümenlerin sabah taarruza başlamaları zaman açısından mümkün değildi. Taarruzu idare edecek olan 2. Kolordu Komutanı General Diyanis de taarruza 48 saat sonra başlayabileceğini bildirdi. General Trikopis taarruzdan vazgeçilmesini istedi ise de, Başkomutan Türk iradesine boyun eğmemek ve aktif hareket etmekte israr etti. 26 Ağustos akşamı Yunan sevk ve idaresi bir anarşiye doğru giderken, Türk sevk ve idaresinde durum şöyle idi:
4. Kolordu, ihtiyattaki 12. Tümenini Erkmen tepeye doğru yanaştırdı. İhtiyat 2. Kolordu’nun Sandıklı’da bulunan 3. Tümen’i Tınaz tepeye, 15. Tümen’in gerisine getirildi. 23. Tümen’den bir kısım kuvvetin Tınaz Tepe kuzeyine yaptığı taarruz neticesinde düşman karşı taarruzu durduruldu. 15. Tümen’in Tınaz tepeye gece yaptığı baskın neticesinde düşman eline geçen mevziin bir kısmı geri alındı.
Birinci gün sonunda Türk ordusu cepheyı yaramadı. Ancak Yunan sevk ve idaresini tereddüte düşürdü. Tali taarruz grubu Yunan ihtiyatlarının bir kısmını üzerine çekmeye muvaffak oldu. Kaleciksivrisi’ni, Belen, Tınaz ve Kılıçaslan tepelerinin bir kısmını ele geçirdi.
Hacı Anesti’nin verdiği emir gerçekleşse idi Türk ordusu ikinci güne çok daha avantajlı durumla başlayacaktı. Çünkü, Yunan ordusu emir gereği karşı taarruza başlamış olsaydı, büyük kısmının gerisini, Türk ordusunun sıklet merkezi bölgesinin önüne düşürmüş olacaktı. Kuzeyden 2. Ordu, güneyden 1. Ordu, batıdan da Süvari Kolordusu’nun etkisiyle kendiliğinden çember içine düşecekti. Böylece imha daha kısa sürede gerçekleşecekti. Ancak bu emri uygulayamadılar.
27 AĞUSTOS 1922
Yunan ordusu komutanının kuzeyden bir karşı taarruz yapılmasını istemesi üzerine, güneye nakledilmekte olan 9. Tümen’in hareketi geceleyin durduruldu. Bu tümenden yalnız bir alay Afyon'a getirilmişti. Generel Diyanis de karşı taarruza ancak 29 Ağustos sabahı geçebilecekti. Bu durumda Türk ordusu komutanlığı iki tümenle takviye ettiği cepheyi rahat rahat yarabilirdi. Bu kuvvetlerle yapılan 27 Ağustos hareketleri şöyle cereyan etti:
4 üncü Kolordu, cepheyi 12. Tümen’le takviye ederek, şiddetli bir topçu ateşinden sonra, sabahleyin hücuma başladı. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Kemalettin Sami, hareketleri yakından idare ediyordu. 4. Kolordu birlikleri saat 07.00’ de düşman mevziine girdi. Saat 08.00’de Erkmen tepeleri (1310 rakımlı tepeler) alındı. Erkmen tepeleri üç Yunan alayı tarafından savunuluyordu. Erkmen tepe düştükten sonra da Yunan kuvvetleri gerideki arızalı ve sarp arazide çekilme emri alıncaya kadar direndiler. Saat 17.00’de Tezekliyayla bölgesi düşürüldü ve Afyon şehri gözüktü. Bu muharebede Yunanlılar ölü ve yaralı olmak üzere 3000 kişi kaybetti. 700 mevcutlu bir tabur, 500 zayiat verdi, Kolordunun en doğusunda taarruz eden 8. Tümen ise sabah saat 04.00’te, süngü hücumu ile Kurtkayası Tepe’yi almıştı. Böylece kolordunun karşısında bulunan Yunan kuvvetlerinin direnebileceği arazi tamamen alınmış oldu.
1. Kolordu Cephesi’ndeki taarruzlar şöyle gelişti:
Belen tepeyi bir gün önce 23. Tümen ele geçirmiş, Tınaz tepeyi alan 15. Tümen düşman karşı taarruzları ile biraz gerilemişse de gece durumunu düzeltmeye muvaffak olmuştu.
3. Tümen de 26 Ağustos akşamı 15. Tümen’in gerisine yanaştıılmıştı. 23. Tümen'in bir müfrezesi de 15. Tümen’in karşısındaki düşmanın gerisine taarruz ediyordu. 1.Kolordu Komutanı Albay İzzettin başta olmak üzere, sabahın erken saatlerinde 15. ve 3. Tümenlerin cepheden, 23. Tümen Komutanı Yarbay Ömer Halis'in bizzat idare ettiği müfrezenin de düşman gerisine yaptığı taarruzlar neticesinde, saat 12.00’de, sekiz tabur kadar olduğu tahmin edilen Yunan, Sincanlı Ovasına atıldı. Belen tepedeki 23. Tümen büyük kısmı da Türkmen tepedeki bir mukavemeti kırdıktan sonra Sincanlı ovasındaki Sinirköy’e kadar Yunan’ı takip etti. Böylece ovaya inen ilk tümen oldu. Ateş altında bulunan bu köyün insanları dağa gizlenmişti. Kadınlar ve çocuklar Türk askerini büyük coşku ve sevinçle karşıladılar. Askerlerin ellerini öptüler. Esaretten kurtulmanınn ve kendi ordusuna kavuşmanın sevinç tezahürleri tasviri güç ulvi bir manzara yarattı. Tınaz tepe düştükten sonra batıdaki 14. Tümen de Kılıçaslan tepedeki Yunan mevziine girdi. Saat 15.30’da ovaya hakim sırtları tamamen kontrolüne geçirdi. Yalnız Çiğiltepedeki Yunan direniyordu. Bu tepeye taarruz eden 57. Tümen’in topçu desteği az, arazisi sarp idi. Yunan tahkimatı da direnek noktası halinde yapılmış ve kuvvetli idi. 26 Ağustos günü yapılan taarruzlarda, önemli zayiat verilmesine rağmen başarılı olunamamıştı. Bu gün sabah, komşu 14. Tümen'in topçu desteğiyle tekrar taarruz edildi. Yunan direnmesi karşısında topçu desteği yetersiz kaldı. Tepe düşürülemedi. Bu arada Tümen Komutanı Yarbay Reşat, kolordu komutanından ‚ ’öğleye kadar tepeyi al’ emrini aldı. Çünkü cephedeki bütün tümenler, hedeflerini tek tek ele geçirmekteydiler. Taarruzu gelişmeyen sadece bu tümen kalmıştı. Bu emir üzerine Yarbay Reşat, tekrar taarruz ediyor, fakat gene netice alınamıyor. Bunun üzerine başarısızlığı gururuna yediremeyen bu onurlu tümen komutanı, üzüntüsünden saat 11.00 sıralarında tabancasıyla intihar ediyor ve hayatına son veriyor. Geriye de şöyle bir not bırakıyor: “Muvaffakiyetsizlik beni hayatımdan bizar etti.”
Yarbay Reşat, ölümünden sonra albaylığa yükseltildi. Türk tarihinde bu olayın benzerleri mevcuttur. Birinci Dünya Harbi’nde Irak Cephesi Komutanı olan Kurmay Yarbay Süleyman Askeri de, bir muharebeyi kaybettiği için intihar etmişti. Bu olay, sonucu itibariyle çok üzücü olmasına rağmen; Türk subayındaki vazife anlayışını ve onur duygusunu göstermesi bakımından da çok önemlidir.
1. Ordu Komutanı saat 14.15’te takip emri verdi. Buna göre, Yunan kuvvetlerinin Resülbabatepe-Balmahmut hattında tutunmasına fırsat vermemek için, 1. ve 4. Kolordular istikametlerinde kuzeye doğru ilerleyecek, Süvari Kolordusu da gerilerde kargaşa ve panik yaratacaktı. Takip emrini alan tümenler akşama doğru ovada ilerlemeye başladı. Bütün Yunan kuvvetleri tepelerden ovaya dökülünce, saat 17.30'da, Çiğiltepe de düştü.
Süvari Kolordusu 27 Ağustos sabahı, Düzağaç-Ayvalı-Akçaşehir Kırka-Çayhisar bölgelerinde ve bir kısmı ile de temasta idi. Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa sabah 04.30’da, 1. Ordu komutanından “Yunan ihtiyat Kolordusu ile Dumlupınar’daki kuvvetlerinin keşfi ve takviyeye gelecek kuvvetlerin geciktirilmesi” emrini aldı. Bunun üzerine sabahleyin tümenlerini Akçasar platosunun üç yanına karşı tertipledi ve her birine ayrıca keşif bölgeleri tahsis etti. Öğleden sonra ise yarma bölgesinden çekilen Yunan kuvvetlerinin gerisine düşecek şekilde, 1. Süvari Tümeni Balmahmut istikametinde; 2. Süvari Tümeni Başkimse üzerinden Yelgediği’ne taarruza başladı. Bu arada 2. Süvari Tümeni Yıldırım Kemal istasyonunu tahrip etti, demiryolu koruma birlikleri ile çarpıştı. 14. Süvari Tümeni de bir alayı ile Karacaören kuzeyinde, bir alayı ile Tazılar’da, bir alayı ile Kızılca güneydoğusunda akşama kadar çarpıştı.
Süvari Kolordusu’na saat 15.30’da, ordudan saat 10.00’da çıkan bir emir daha geldi. Emirde, kolordunun Akçaşar bölgesinde toplanması ve Balmahmut istikametinde ilerlemesi isteniyordu. Fahrettin Paşa, emir gelmeden önce de hemen hemen emre yakın düzeni almıştı. Kolordu, ordu emrinden sonra, 1. Süvari Tümeni’ni Balmahmut'a yöneltti. 2. Süvari Tümeni’ni Afyon-Kütahya demiryolunu İhsaniye bölgesinden kesmeye gönderdi. 14. Süvari Tümeni’ne de, Uşak’tan gelecek Yunan tümenine karşı batı yan emniyetini sağlama görevi verdi. 2. Tümen demiryolunu kestikten sonra, 1. Tümen’e katılacaktı. Fahrettin Paşa, bu hareketle B. Sincanlı ve Afyon ovalanndaki Yunanı, iki tümenle kuzeyden çevirmeyi düşündü.
Saat 18.45’te ordunun takip emri geldi. (14.30’da verilmişti.) Fahrettin Paşa kendi emrinde değişiklik ihtiyacını duymadı. Maksat aynı idi. Fahrettin Paşa emirlerin önünde gidiyordu. 2. Süvari Tümeni bütün gece yürüyerek sabaha karşı Eğret’e vardı. 14. Süvari Tümeni de Olucak’a ulaştı. Fahrettin Paşa, bu günkü manevrası ile, Sincanlı ovasını Altıntaş ovasından ayıran ve hakim yülselti olan İlbulak dağına el atmış; böylece Sincanlı ovasındaki Yunan kuvvetlerinin kuzeye çekilmesine, Altıntaş, ovasındaki kuvvetlerin de güneye inerek güneydekilerle birleşmesine mani olur bir tertibat almıştı. Bu tertibatın etkisi yarınki muharebelerde görülecektir.
2. Ordu bu gün mevzi muharebeleri şeklinde harekatı yürüttü. Aktif bir harekatta bulunmadı. Güneyde cephe yarıldıktan sonra 1. Ordu komutanı, 2. Ordu’nun da 6. Kolordusu ile taarruza geçmesini ve ilerlemesini teklif etti. İsmet Paşa, bu hususu emir olarak iletti. 2. Ordu komutanı ise, cephesindeki Yunan kuvvetlerinin bulunduğu hatlarda kalmasının, 4. Kolordu ile Yunan yan ve gerilerine düşülmesinin daha uygun olduğunu bildirdi. Bununla beraber birliklerine taarruz emrini verdi. 16. Tümen saat 14.00’te Yanıktepe ve Uzungüney tepesi; 17. Tümen saat 18.00’de Kabaçkıran tepeyi, sonra Dedesivrisi ve Evliya tepeleri; 61. Tümen de saat 19.30’da Kazuçuran tepeyi tekrar aldı. Gece saat 24.00’te Yunan derinliklerine doğru subay keşif kolu gönderildi. Sabaha karşı alınan raporda Yunan kuvvetlerinin 2. Ordu karşısından da tamamen çekildiği öğrenildi. Ordu komutanı Mürettep Süvari Tümeni’ne, Afyon-Eskişehir demiryolunu geceleyin doğu bölgesinden kesmesini emretti.
Yunan kuvvetlerinin harekatı bugün şöyle gelişti: Trikopis sabahleyin Erkmen tepeye karşı taarruz emretti. Ancak Türk taarruzu daha erken başladığından yapılamadı. Tümenlerden kötü haberler gelmeye başlayınca, saat 11.00’de General Trikopis, Afyon ve Sincanlı ovaları kuzeyindeki sırtlara çekilme emrini verdi. Halbuki 1. Türk Kolordusu karşısında 1. ve 7. Yunan Tümenleri perişan bir vaziyette idiler. Bunlar Trikopis'in emrini almamakla beraber, onun düşündüğü gibi Sincanlı ovası kuzeyindeki sırtlarda tutunmak istiyorlardı. Fakat alınan tertipler Trikopis'in emrine uygun olmadığı gibi, Trikopis de bu birliklerle irtibat sağlayamadı. Yeni tutulmak istenen mevzi Afyon ve Sincanlı ovalarının kuzeyini kaplayan tepelerdi. Bunlar İlbulak dağının batıya doğru uzanan kollarıdır. Erkmen tepeden kuzeye Resulbaba tepesine doğru uzanan bir kol Afyon ve Sincanlı ovalarını birbirinden ayırır. Sincanlı ovasının batısını kapayan sırtlar Ahır dağları ile birleşirler. Bu mevzi iki ovaya hakim olması ve batı kanadının Ahır dağına dayanarak İzmir istikametini kapaması yönünden de savunmaya elverişli idi. Ahır dağındaki Toklusivrisi bir Yunan kuvveti tarafından tutulmakta ve bu bölge yakınında ayrıca ikinci Yunan tümeni bulmakta idi. Yunanlıların tuttuğu mevzi savunmaya elverişli ise de, Yunan kuvvetleri bu mevzide karma karışıktı. Bu durumu dikkate alan Trikopis, geniş bir çekilme niyetinde olmasına rağmen kuzeydoğuda kalan 2. Kolordu’nun batıya doğru çekilebilmesini korumak mecburiyetinde idi. Yapılacak en doğru hareket Kütahya istikametine doğru çekilerek, Eskişehir’deki kolordu ile birleşmekti. Halbuki cephe yarıldıktan sonra ordu komutanı, İzmir'e kadar bölgenin adım adım savunmasını istemişti. Trikopis de İzmir istikametinden ayrılmayı düşünmüyordu. İlk defa, iki komutanın fikirleri bu hususta birleşmişti. Fakat İzmir yolu Stivari Kolordusu tarafından kesilmiş ve yeni Türk kuvvetleri de Yunan çekilme yollarını tehdide başlamıştı. Cephesi güneye doğru olan Yunan ordusunun batıya doğru kaydırılması zor bir işti. Bu zorluğu artırmak maksadıyla 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa 27/28 Ağustos gecesi kuzeye doğru ilerlemeye ve 28 Ağustos sabahı düşman savunma mevziine bir baskın yapmaya karar verdi. Bu karar gereğince iki gün iki gece aralıksız muharebe eden birlikler 27 Ağustos akş amından itibaren kuzeye doğru yürüyüşe devam edeceklerdi. Düşman tarafından terk edilen Afyon, Albay Kazım komutasındaki 8. Tümen tarafından kurtarıldı. 27 Ağustos gecesinde her iki tarafın üst komutanlıklarında çok heyecanlı ve tartışmalı anlar yaşandı.
Türk ordusu, Eskişehir bölgesi hariç, Yunanlıların bütün asıl mevzilerini ele geçirmişti. Şimdi önemli olan Türk ordusunun hangi istikamette takip yapacağıydı. 1. Ordu komutanı öğleden sonra takip emrini vermiş ve birlikleri kuzey istikametinde ilerliyordu. Böylece Yunanlılar İzmir demiryolundan uzaklaştırılmış ve İlbulak dağında savunması önlenmiş olacaktı. 2. Ordu komutanı ise Yunanlıların çekildiğine inanmıyordu. Bu nedenle ordusunu ihtiyatlı hareket ettirmek istiyordu. Ayrıca temas hattının durumu Eskişehir bölgesindeki Yunan 3. Kolordusu’na, 2. Ordu’nun her an gerisine düşebilme imkanı vermekteydi. Ordu takip için batıya ilerlediği takdirde bu tehlike daha da artacaktı.
Batı Cephesi komutanı ise Yunanlıların 1. Ordu komutanının düşündüğü gibi kuzeye değil, batıya çekileceklerini değerlendiriyordu. Gece Afyon’a gelen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa da, İsmet Paşa’nın değerlendirmesine katılınca, gece yarısı 00.30’da, Cephe Komutanlığı’ndan ordulara özetle şöyle emir verildi:
“Yunan kuvvetlerinin İlbulak dağı ve uzanımı hattında tutacağı değerlendirilen mevzii her iki yandan kuşatmak, imha etmek, böylece batıya ve kuzeye çekilmesini önlemek maksadıyla; 2. Ordu, Döğer-Muratlar-Belce istikametinde; 1. Ordu Bakırcıktepe-Dumlupınar-Ahatköy istikametinde takip yapacak.”
Birinci Ordu komutanı, daha önce kuzeye yönelik verdiği takip emrini gece saat 02.45’te değiştirdi. Cephesi kuzey olan 8 tümenin bu emirle tam sola dönerek batıya yönelmesi gerekiyordu. Birliklerin dağınıklığı ve yaya olması, mesafelerin uzaklığı, muhabere irtibatlarının atlı habercilerle yürütüldüğü düşünüldüğünde, bu değişikliğin ne kadar zor şartlarda gerçekleştirileceği anlaşılabilir.
Geceleyin Yunan komuta yerlerine baktığımızda, bir gün önce başlayan karışıklığın halen devam ettiğini görüyoruz. Ordu Komutanı Hacı Anesti’nin İzmir’den gönderdiği emirler, durumu içinden çıkılmaz hale getiriyordu. Hacı Anesti öğleyin, 1. Kolordu İlbulak dağına çekilirken bir emir göndermiş, Kolordu komutanlarının kendisine olan güvenini de sarsmıştı. Bu emre göre, üç kolordu da karşı taarruza geçecekti. 1. Kolordu kaybettiği mevzileri geri alacak; 2. Kolordu Çobanlar istikametinde Afyon doğusuna; 3. Kolordu da Bavurdu istikametine taarruz edecekti.
2 nci Kolordu komutanı “yapamam” cevabını verince, gece 03.00’te, Hacı Anesti İzmir istikametinin kapatılmasını ve adım adım savunulmasını emretti. 2. Kolordu’yu da, komutanı başında kalmak üzere, 1. Kolordu komutanı emrine verdi. Böylece emir-komuta birliğini sağlamayı düşündü.
Albay Ali Hikmet komutasındaki ihtiyat 2. Kolordu da geceleyin Afyon istikametinde yürütüldü. Bu kolordunun yarılan cepheden Sandıklı-Sincanlı yolu ile yürütülmesi halinde 1. Ordu’nun batıya doğru kaydırılması daha kolay olabilirdi.
28 AĞUSTOS 1922
Batı Cephesi’nin direktifine göre 2. Ordu, kuvvetlerini Kütahya yolunu kesmek üzere batı ve güneybatı istikametinde ilerletti. 28 Ağustos sabahı düşman artçıları henüz bu ordunun karşısında idiler. 2. Ordu düşmanın çekilmediğini zannederek ihtiyatlı hareket ettiği için, bu ordunun düşmanla teması kesildi. Birlikler ortalama 18 km. kadar ilerleyebildiler. 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa; son derece ihtiyatlı hareket etmekte idi. 2. Ordu birlikleri 10-15 km. daha ilerleyebilseydi, Yunan kuvvetleri bu günden kuşatılma tehlikesi karşısında kalabilirlerdi. Ordunun Mürettep Süvari Tümeni bugün Döğer’i alarak Altıntaş istikametinde ilerledi ve Kütahya-Afyon yolunu tutarak ordunun kuzey yan emniyetini sağlamak üzere kuzeye yöneldi ve geceyi Hacıbeyli’de geçirdi. 6. Kolordu ve 61. Tümen, İhsaniye-Gazlıgöl hattına kadar ilerlediler.
1. Ordu’nun harekatı şöyle gelişti:
4. Kolordu, ilk takip emri gereğince, sabah erken saatte, Afyon hemen batısı bölgesinden Altıntaş istikametinde ilerlemesine devam etti. Tümenlerin hareketinden yaklaşık 1,5 saat sonra Ordu Komutanlığı’ndan, takip istikametini değiştiren emir alındı. Kolordu komutanı saat 07.20’de verdiği emirle, birliklerini batıya çevirdi. Ancak bu emrin de tümenlere ulaşması zaman aldı. 5. Kafkas Tümeni bu zaman içinde Çakırsaz’dan İnaz’a (8 km.); 11. Tümen Boyalı’dan Köprülü’ye (8 km.) kadar ilerlemişti. Yeni emirle kolordu, akşama kadar Yıldırım Kemal-Başkimse-Akçaşar bölgesine (25-30 km.) yani yürüyüş hedefine ulaştı. Tümenler bir günde yaklaşık 40 km. ilerlemis oldular. Birliklerin 14 Ağustos’tan beri devamlı intikal halinde oldukları ve üç gündür muharebe ettikleri düşünüldüğünde, bu taarruz hızının büyüklüğü anlaşılabilir.
1. Kolordu birlikleri geceyi Balmahmut güneyi ve Boyalı bölgesinde geçirmişlerdi. Emir değişikliği bu kolorduyu etkilemedi. Harekat öncesinde yeni emir alındı ve tümenlere verildi. Takip harekatı saat 05.00’te başladı ve hedef olarak verilen Düzağaç-Karacaören-Tazılar bölgelerine saat 16.00’da ulaşıldı. Bu harekat esnasında 23. Tümen, önce Köprülü kuzeyinde Yunan 12. Tümen birliklerine, sonra Köprülü’de de 4. Tümen’e baskın yaptı ve zayiat verdirdi. Baskına uğrayan Yunan birlikleri kuzeye çekildi. Balmahmut’taki Yunan erzak depoları da sağlam olarak ele geçirildi. Bu en büyük ganimet oldu. Bazı birlikler iaşelerini bu depolardan sağladılar.
28 Ağustos sabahı süvariler önemli iki baskın yaptılar. 5. Süvari Kolordusu 27 Ağustos akşamı, Küçükköy (Yıldırım Kemal) dolaylarında Afyon’dan Dumlupınar’a ve Uşak’a giden çekilme yollarını kesmiş, bulunuyordu. Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa burada bir tümen bırakarak 27-28 Ağustos gecesi, İlbulak dağı üzerinden Eğret istikametinde ilerlemeye karar verdi. Niyeti Yunan’ın 2. Kolordusu’na baskın yapmaktı. Ne yazık ki bu iki süvari tümeninden Yarbay Suphi komutasındaki 14. Tümen, gece düşman birliklerine çatmamak için dolambaçlı yollar takip ederek çok geride kaldı. Kurmay Yarbay Zeki’nin öndeki 2. Tümen’i de, gece karanlığında iki kola ayrılarak; bir alay Bayramgazi istikametine gitti. Bu yüzden iki süvari tümeni ile varılması gereken Eğret Köyüne, iki alay ulaşabildi. Bu köyde 2. Yunan Kolordusu'nun hiç muharebeye girmemiş, dolgun mevcutlu 9. Tümen’i, çadırlı ordugahta idi. Gün doğarken süvarilerin baskınına uğradı. 12.000 mevcutlu Yunan 9. Tümen’i karşısında Türk kuvvetleri 1200 atlıdan ibaretti.
Bununla beraber baskın, düşman ordugahında karışıklık çıkardı ve zayiat verdirdi. Düşman toparlandıktan sonra ise süvariler Ulucak istikametinde çekilmeye mecbur oldu. Bayramgazi istikametine giden Süvari Alayı da, General Trikopis’in karargahına ve bunun yakınındaki bir Yunan müfrezesine çattı. Bu alayda bir hayli karışıklığa sebep olduktan sonra, mevziye giren düşman topçusunun ateşi karşısında Ulucak istikametinde çekildi. Bayramgazi ile 23. Tümen’in baskın yaptığı Köprülü arasında 10 km. mesafe vardır. 23. Tümen, gün doğarken Köprülü’deki 4. Yunan Tümeni’ne başarılı bir baskın yaptığı sırada, Bayramgazi’de de Trikopis baskına uğramıştı. Eğer 14. Süvari Tümeni geride kalmayıp baskına katılsaydı, bu gün parlak bir zafer kazanılabilirdi. Buna rağmen 14. Tümen’in de etkili bir harekatta bulunmuş olduğu Yunan kaynaklarından öğrenilmiştir. Bu Tümen geceleyin ilerlerken, Başkimse bölgesinde, ansızın Yunan kuvvetleri ile muharebeye tutuşur. Karanlıkta durumu aydınlatamaz ve yol kapalı diye daha uzun bir yola sapar. Oysa muharebeye tutuştuğu birlikler, Franko’nun kontrolündeki 1. ve 7. Yunan Tümenleridir. Franko hatıralarında, bu gece çarpışmasının morali çok bozduğunu, « Türk süvarisi » diye bağırılarak kaçıldığını, subayların gayretine rağmen paniği durduramadıklarını, birlikleri ancak Dumlupınar’da toplayıp düzene koyabildiğini yana yakıla anlatmaktadır. Bu üç olay Yunanlıların moralinin iyice bozulmasına sebep oldu. Franko’nun kontrolündeki birliklerin şanssızlığı devam etti. Gece çatışmasından sonra kaçar gibi Dumlupınar istikametinde çekilmeye devam ederken, sabahın ilk ışıkları ile beraber, Dumlupınar’a giden yol üzerinde, Yıldırım Kemal bölgesinde bırakılan 1. Süvari Tümeni’ne çattılar.
Ancak Albay Mürsel komutasındaki bu tümenin kuvveti kafi gelmediğinden; General Franko, emrindeki 1. ve 7. Tümenler ile Albay Plastras müfrezesi, 1. Süvari Tümeni’nin etrafından dolaşarak Dumlupınar mevziine çekilmeye ve oradaki 2. Yunan Tümeni ile birleşerek İzmir istikametini kapatmaya muvaffak oldular.
İlbulak dağı etrafında Trikopis’in elinde 5 tümen kalmıştı ki, Türk ordularının bu kuvveti de kaçırmaması önemli bir sorun idi. 28 Ağustos öğleye doğru 2. ve 14. Süvari Tümenleri Ulucak bölgesinde birleştiler. Fahrettin Paşa, bu tümenlere, bu bölgede kuzeye ve kuzeydoğuya karşı mevzi aldırdı. Trikopis de kontrolündeki birliklerle Yel gediğinden geçerek Dumlupınar’a gitmek istiyordu. Yolunun süvariler tarafından tutulduğunu görünce, taarruz etti. Süvariler Yunan kuvvetlerini akşama kadar oyaladılar. Akşam, imha olmamak için Altıntaş’a çekildiler. Böylece bugün İlbudak dağının kuzeyinde kalan Trikopis grubu ile, güneyindeki Franko grubunun birleşmesi önlenmişti. Akşam saatlerinden itibaren de araya Türk piyadeleri girecekti. Türk süvarileri bu günkü hareketleri ile tarihi bir rol oynamışlardır. Fahrettin Paşa, ayrıca iki tümenini Altıntaş bölgesine çekmekle de, 2. Ordu’dan evvel Kütahya yolunu kapatmış oldu.
General Trikopis geceyi İlbudak dağı kuzeyinde geçirdi. Böylece Türk ordusuna, kuvvetlerini önlemek fırsatını verdi. Onun kısa istirahatlerle geceli gündüzlü yürümesi gerekirdi. Trikopis hatıratında, gece yürüyüşünün karışıklığa sebep olacağından ve emniyetli kılavuzlar bulunmadığından bahsederek, kendi hareketini savunmaktadır. Yunan yazarları da Trikopis’in yürüyüşünü kaplumbağa yürüyüşüne benzetmektedirler. Trikopis birliklerini 29 Ağustos günü saat 03.00’ten itibaren harekete geçirmek suretiyle, Türk çemberinden kurtulmak ve Dumlupınar mevzilerindeki Franko grubu ile birleşmek istiyordu. Fakat emirlerin geç gelmesi yüzünden birliklerin hareketleri ancak saat 05.00’te mümkün olabildi. Onun ikinci bir hatası da en kısa yoldan Dumlupınar’a gitmekti. Bu istikamet üzerinde Türk birlikleri vardı. Trikopis tesadüf edeceği Türk birliklerine taarruz ederek, onları yarıp geçmeyi göze almışsa da, birliklerin böyle bir hareketi gerçekleştirecek takatları yoktu. Çatışmalarla vakit kaybetmektense, Türk kuvvetlerine karşı yancılar bırakıp kuzeyden biraz uzun yollardan yürümek daha emniyetli ve başarılı olabilirdi.
Burada Dumlupınar mevzileri hakkında açıklama yapmak faydalı olacaktır.
Bu mevzi Murat Dağı’nın doğusundan başlayarak güneye doğru uzanır. Ahır dağında Toklusivrisi’ne dayanır. Afyon-İzmir yolu ve demiryolu buradan geçer. Yunanlılar tarafından önceden tahkim edilmiştir. Mevziyi, güneyden ve kuzeyden kuşatmak, arazi dağhk ve sarp olduğundan güçtür. Trikopis’in beş tümenle buraya çekilerek mevzideki üç tümenle birleşmesi halinde; Türk ordusu güçlü bir mevzii yarmak zorunda kalacaktı.
Bu gün Eskişehir bölgesindeki Yunan 3. Kolordusu’nda da çekilme emareleri görüldü. Türk İhtiyat Kolordusu da Afyon’dan Resulbaba tepe doğusuna yanaştırıldı.
29 AĞUSTOS 1922
Batı Cephesi komutanı, 2. Ordu birlikleri (4 piyade tümeni) ve Süvari Kolordusu ile kuzeyden; 1. Ordu’nun 4. Kolordusu ile de güneyden Trikopis grubunu kuşatmak ve 1. Kolordu ile de Dumlupınar mevziine taarruz etmek için gerekli emri verdi. 2. Kolordu da ihtiyat olarak Dumlupınar istikametinde yürüyecekti.
Bu gün 2. Ordu birlikleri 30 km. yürüyerek Altıntaş ve güneyine vardıkları halde, düşmanla temas tesis edemediler.
Eskişehir bölgesindeki Yunan kuvvetlerinin gerilerini kesmek maksadı ile 28 Ağustos’ta harekete başlayan 3. Kolordu’nun 1. Tümen’i bu gün Döğer’e ulaştı ve geceyi Döğer’de geçirdi.
2. Ordu’nun Mürettep Süvari Tümeni ise öğleye doğru Genişler-Kurtköy bölgesine geldi. Ordudan verilen bir emirle, Meclis Muhafız Taburu’nu da emrine alarak Kütahya’yı kurtarması ve İnönü bölgesine yetişmesi istendi. Tümen, geceyi Altıntaş kuzeyinde geçirdi.
Altıntaş bölgesinde bulunan Süvari Kolordusu da çok yorgundu. Ancak bir tümeni düşmanla temas halinde idi. Bununla beraber Yunan kuvvetlerinin kuzeybatıya çekilmesine mani olacak şekilde tertiplenmişti.
1. Ordu’nun harekatına gelince, Yunan kuvvetlerinin güneyinde bulunan 4. Kolordu, Dumlupınar’a giden çekilme yolunu kesmek vazifesini almıştı.
Trikopis, bir gün önceki hatasını tekrarladı. Birliklerine batıya doğru çekilme istikametleri vereceği yerde, güneybatıya doğru verdi. Bu ise Yunan tümenlerinin Türk kuvvetleri arasından geçmesi demekti. Trikopis’in kısa yoldan Dumlupınar’a gitmek istemesi, sabahın erken saatlerinde 4. Kolordu’ya çatmasına sebep oldu. Bu muharebede 4. Kolordu’nun en doğudaki tümeninin abartılmış bir raporu üzerine, ihtiyat tümeninin bu istikamete gönderilmesi ile kapanması gereken Dumlupınar istikametinde 15 km.’lik bir açıklık kaldı. 2. Kolordu’dan verilen 3. Tümen de 4. Kolordu’nun batı yanından taarruza geçirilmiş ise de, bu açıklık kapatılamadı. Dumlupınar mevziine taarruz etmek vazifesini alan 1. Kolordu, bu mevziye 12 km. mesafede bulunuyordu. Dumlupınar’ın güney kanadı olan Toklusivrisi karşısında da 6. Piyade Tümeni vardı. Dumlupınar mevziine taarruz vazifesini alan 1. Kolordu’nun güneydeki 57. Tümen’i, Yunan ileri birlikleri ile çatışmaya girdiğinden, 1. Kolordu’nun hareketi gecikiyordu.
1. Kolordu’nun 23. Tümen’i, kolordunun kuzeyinde Düzağaç köyünde bulunuyordu. Bu tümen sabahın erken saatlerinde Yunan uçaklarının taarruzuna uğradı. Bu durum tümenin zamanından önce ileri harekata başlamasına sebep oldu. 23. Tümen’in bu günkü hareketleri, Trikopis grubunun imha olmasının sebeplerinden birisi olduğundan, harekatını detaylandırmak faydalı olacaktır.
1. Kolordu’nun (4 tümenli) en kuzeyinde bulunan 23. Tümen’e Arpagediği’ni ele geçirmesi görevi verildi. Tümen hedefini öğrenince tafsilatlı emri beklemeden harekete başladı.
Onun güneyinden de 14. ve 57. Tümenler ilerliyordu. 15. Tümen 23. Tümen’i takip edecekti. 23. Tümen diğer tümenlerden bir saat evvel hareket etti. Oysa tahkim edilmiş bir mevziye birlikte taarruz etmek uygun olurdu. Öğleden sonra Arpagediği’ndeki düşmanla teması tesis etti ve öncü alayı ile taarruza başladı. Büyük kısım kuzeyden Arpagediği’ne taarruz etmek için ilerlediği sırada, Çalköy üzerinden Dumlupınar’a doğru uzun bir düşman kolunun yürüdüğü haberini aldı. Bunun üzerine tümen, batı istikametinde ilerleyen büyük kısmını, kuzeye yöneltti. Aslıhanlar bölgesinde, ilerleyen Yunan kuvvetlerini tespit etti. Trikopis’in son güneye inme ve birleşme ümidini de söndürdü. Önü tıkanan Yunan kuvvetleri, Çalköy bölgesindeki çanak şeklindeki arazide yığılmaya başladılar. Bir bakıma 30 Ağustos Muharebesi’nde imha olmaya hazırlandılar. Bu durumun yaratılmasında 23. Tümen’in payı büyüktür. Tümen Komutanı Yarbay Ömer Halis, inisiyatifini kullanarak, kolordunun kendisine verdiği hedefi ele geçirmekten sarfi nazar etmiş ve kuzeyden gelen Yunan kuvvetlerini tespit etmeyi daha önemli görmüştür.
Trikopis hatıratında 23. Tümen’in yaptığı taarruzla Dumlupınar’a giden çekilme yolunun kesildiğini ve panik durumu yaşandığını yazmaktadır. Hatta bazı subaylar teslim görüşmeleri yapmayı ileri sürmüşler. Bunları şiddetle reddeden Trikopis, kuzeye doğru Çalköy istikametinde çekilmeye karar verdi. Bu esnada 1. Kolordu’nun diğer birlikleri de Dumlupınar mevziine yaklaşmakta idiler. Bu mevziin kuzey kanadında bulunan 23. Tümen’in öncü alayı da baskı altında idi. İki ateş arasında kalan 23. Tümen’in büyük kısmı zor durumda iken, Trikopis'in Çalköy istikametinde çekilmesi durumu biraz düzeltti. Yunan kaynaklarına göre General Franko; Dumlupınar mevzii kuzeyinde Arpagediği’nde bulunan Albay Plastras Müfrezesi ve 7. Tümen ile 23. Tümen’in gerisine doğru bir taarruz hazırlamış 1. Türk Kolordusu birliklerinin yaklaştığını görünce, bundan vazgeçmiş. General Franko’nun hazırladığı bu taarruz yapılsaydı, 23. Tümen zor duruma düşebilir ve Trikopis’in yolu da açılabilirdi.
Dumlupınar mevziinin güneyinde bütün mevziye hakim olan Toklusivrisi vardır. Bu tepenin karşısında bulunan 6. Tümen akşama doğru, 26 Ağustos’tan beri direnen tepeyi ele geçirdi. Bu durumda, cepheden ilerleyen 1. Kolordu’nun taarruzu başlamadan önce, General Franko, Dumlupınar mevziini boşaltmaya ve 10 km. gerideki Kaplangı mevziine çekilmeye mecbur oldu. Yalnız Arpagediği’nde sarp bir bölgede bulunan Plastras Müfrezesi yerinde kaldı.
Bu gün Hamurköy-Ulucak-Aslıhanlar bölgelerinde yakalanan Yunan kuvvetlerinin, gece karanlığından faydalanarak kaçmalarına fırsat vermemek için gece de taarruzlara devam edildi. 4. Kolordu kuşatma kavisini batıya doğru uzattı.
İhtiyat 2. Kolordu, bugün Düzağaç-Karacaören bölgesine yanaştırıldı. Muharebenin dördüncü günü bitmesine rağmen, görüldüğü gibi Yunanlıların cephe ihtiyati bu güne kadar bir bütün olarak kullanılmadı. Zaman zaman kolordulara tümen verildi, fakat kısa süre sonra onun yerine bir başka tümen ihtiyata çekildi. Cephe seviyesinde her an iki veya üç tümenin ihtiyatta bulundurulmasına özen gösterildi.
Sonuç olarak günün sonunda, Yunan kuvvetlerinin büyük kısmı 1. Ordu ile güneyden ve güneybatıdan, 2. Ordu ile kuzeyden ve doğudan, Süvari Kolordusu ile de kuzey ve kuzeybatıdan kuşatılarak çember içine alındı. Sadece Kızıltaş, deresi boyunca batıya giden ve Murat Dağı’na dayanan dar bir yol açık kaldı.
Burada Sun Tzu’dan bu yana geçerliliğini koruyan bir harp sanatı kuralını tekrarlamak uygun olacaktır.
“Kuşatılan düşmana daima kaçabileceği bir açık yan bırakılmalıdır. Fakat bu yan ilerde tabii bir engele dayanmalıdır.”
İşte 29 Ağustos gecesi Türk ordusunun almış olduğu tertibatın özetini bu kural vermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder