Büyük Taarruz, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun
Yunan kuvvetlerine karşı başlattığı genel saldırıdır. 21 Ağustos 1922'de
saldırı emri verilmiş, 26 Ağustos'ta saldırı başlamış, 9 Eylül'de Türk
birlikleri İzmir'e girmiş ve 18 Eylül'de de Yunan ordularının Anadolu'yu terketmesiyle
saldırı sona ermiştir.
Türk ordusu Sakarya Meydan Muharebesi'ni kazanmış olsa da
Yunan ordularını savaşa zorlayarak yok edecek bir durumda değildi. Türk
ordusunun büyük bir saldırıya girişmesi için büyük eksikleri vardı. Bunların
giderilmesi için halktan son bir kez özveride bulunması istendi. Bütün mâli
kaynaklar son sınıra kadar zorlandı ve hemen hazırlıklara başlandı; subaylar ve
askerler saldırı için eğitilmeye başlandı. Ülkenin tüm kaynakları ordunun
emrine verildi. Kapanan Doğu ve Güney cephesindeki birlikler de Batı cephesine
kaydırıldı.
Öte yandan İstanbul'da da Türk Kurtuluş mücadelesine destek
veren dernekler İtilaf devletlerinin silah depolarından kaçırdıkları silahları
Ankara'ya gönderdiler. Türk ordusu ilk kez saldırıya geçecekti ve bu yüzden
sayıca Yunan birliklerinden üstün olmak zorundaydı. Anadolu'da bu dönemde
200.000 Yunan askeri vardı. Türk ordusu da bir yıllık hazırlık sonucunda
ordudaki asker sayısını 186.000'e yükselterek Yunan birliklerine yaklaştı.
Ancak Türk ordusu tüm bu çabalara rağmen süvari birlikleri dışında Yunan
birliklerine bir üstünlük sağlanamamış, ancak bir denge kurulabilmişti.
Saldırı zamanı yaklaştıkça 1 sene önce Sakarya Meydan
Muharebesi'nden önce çıkartılan ve üç defa süresi uzatılan ve süresi 4 Ağustos'ta
sona erecek olan Başkomutanlık yasasının süresinin yeniden uzatılması gündeme
geldi. Bunun için Mustafa Kemal Paşa 20 Temmuz'da Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nde Ordunun maddi ve manevi gücü milli gayeyi tam bir güvenle
gerçekleştirecek düzeye ulaşmıştır. diyerek yasanın uzatılmamasını talep etti,
yasa meclisten geçti ve başkomutanlık yasası süresiz uzatıldı.
Kurtuluş Savaşı Komutanları: Soldan sağa: Mirliva Âsım
(Gündüz), Mirliva Ali Hikmet (Ayerdem), Ferik Ali Sait (Akbaytogan), Mirliva
Şükrü Naili (Gökberk), Mirliva Kazım (İnanç), Ferik Fahrettin (Altay), Mirliva
Kemalettin Sami (Gökçen), Mirliva Cafer Tayyar (Eğilmez), Mirliva İzzettin
(Çalışlar)
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra kamuoyunda ve TBMM’de
taarruz için sabırsızlıklar baş göstermiştir. Bu gelişmeler üzerine Mustafa
Kemal Paşa, 6 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisinin gizli bir toplantısında
endişe ve huzursuzluk duyanlara "Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu
taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha
zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç
taarruz etmemekten çok daha kötüdür." diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi
bertaraf etmeye çalışırken diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir
taarruz için hazırlamıştır.
1922 yılının Haziran ayı ortalarında, Başkomutan Gazi
Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçme kararını almıştır. Asıl amaç; yok edici bir
meydan savaşı yapmak, düşmanı çabuk ve kesin bir sonuç alacak şekilde
vurmaktır. Büyük Taarruz ve bu taarruzu taçlandıran Başkomutanlık Meydan
Muharebesi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın son safhasını ve zirvesini teşkil
etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, 3 yıl 4 aylık süreçte Türk milletini ve ordusunu
adım adım hedefe taşımıştır.
Batı Anadolu’yu Türk ordusuna karşı savunmayı planlayan
Yunan ordusu; Gemlik Körfezi’nden Bilecik, Eskişehir ve Afyon doğusu ile
Menderes Nehri’ni takiben Ege Denizi’ne dayanan savunma hattını bir yıla yakın
bir süre ile tahkim etmiştir. Özellikle Eskişehir ve Afyon bölgeleri gerek
tahkimat gerekse birlik miktarı bakımından daha kuvvetli tutulmuş, hatta
Afyon’un güneybatısındaki bölge birbiri gerisinde beş savunma hattı şeklinde
tertiplenmiştir.
Hazırlanan Türk taarruz planına göre 1. Ordu kuvvetleri,
Afyon’un güneybatısından kuzeye doğru taarruza geçtiğinde Afyon’un doğusu ve
kuzeyinde bulunan 2. Ordu kuvvetleri de taarruzla kesin sonuç almak istediğimiz
1’inci Ordu bölgesine düşmanın kuvvet kaydırmasına engel olacak ve Döğer
bölgesinde bulunan düşman ihtiyatlarını kendi üzerine çekmeye çalışacaktır.
Süvari Kolordusu da Ahır Dağları’ndan aşarak düşmanın yan ve gerilerine taarruz
ederek düşmanın İzmir’le telgraf ve demir yolu irtibatını kesecektir. Baskın prensibi
ile Yunan ordusunun imhasının gerçekleşmesi düşünülmüştür.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Ağustos 1922’de Ankara’dan Akşehir’e
giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini vermişir.
26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında
Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü)
Paşa ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe’deki yerini almıştır.
Büyük Taarruz burada başlamış, topçuların sabah saat 04.30’da taciz ateşi ile
başlayan harekât, saat 05.00’te önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam
etmiştir.
Türk piyadeleri, sabah 06.00’da Tınaztepe’ye hücum
mesafesine yaklaşarak tel örgüleri aşıp Yunan askerini süngü hücumu ile
temizledikten sonra Tınaztepe’yi ele geçirmiştir. Bundan sonra saat 09.00’da
Belentepe, daha sonra Kalecik - Sivrisi düşmandan temizlenmiştir. Taarruzun
birinci günü, sıklet merkezindeki 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe’den
Çiğiltepe’ye kadar 15 kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini
ele geçirmiştir. 5. Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına
başarılı taarruzlarda bulunmuş, 2. Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan
sürdürmüştür.
27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde
yeniden taarruza geçmiş, bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve
insanüstü çabalarla gerçekleştirilmiştir. Afyon kurtuluşun şanlı ve şerefli
müjdesi olmuş, Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı
Afyon’a taşınmıştır.
28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri başarılı
geçen taarruz harekâtı, düşmanın 5. Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlanmıştır. 29
Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek
muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli bulmuşlardır. Düşmanın çekilme
yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tamamen teslim olmalarını
sağlama yolunda karar almışlar ve karar süratli ve düzenli bir şekilde
uygulanmıştır. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı, Türk ordusunun
kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Büyük Taarruzun son safhası askerî Türk askerî
tarihine Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak geçmiştir.
30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonunda,
düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak Mustafa Kemal Paşa’nın
ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe’den idare ettiği savaşta, tamamen yok
edilmiş veya esir edilmiştir.
Dağılan ve İzmir’e doğru çekilen Yunan birliklerinin takip
ve imhasında süvarilerin önemli hizmetleri olmuştur. Fotoğrafta bir Türk süvari
birliğinin ileri harekatı görülüyor.
26 Ağustos gecesi 5. Süvari Kolordusu, Ahır Dağları
üzerindeki Yunanlıların gece savunmadığı Ballıkaya mevkiinden sızma yaparak
Yunan hatlarının gerisine intikale başladı. İntikal bütün gece sabaha kadar
sürdü.
Savaş havada da sürdü. 26 Ağustos günü, hava bulutlu olmasına rağmen, Türk uçakları keşif, bombalama ve kara birliklerini korumak için havalandı. Av uçakları gün boyunca sürdürdükleri devriye uçuşları sırasında, dört defa düşman uçakları ile karşı karşıya geldiler. Girişilen hava çarpışmalarında üç Yunan uçağı kendi hava hatlarının gerisine indirildi ve bir Yunan uçağı da bölük komutanı Yüzbaşı Fazıl tarafından Afyon'un Hasanbeli kasabası civarında düşürüldü. İleriki günlerde de keşif ve bombalama uçuşları gerçekleştirildi.
Anadolu’daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha veya esir
edilmiş, kalan bölümü ise üç grup hâlinde çekilmiştir. Bu durum karşısında
Çalköy’de yıkık bir evin avlusu içinde Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa
ile buluşarak Yunan ordusunun kalıntılarını takip etmesi için Türk ordusunun
büyük kısmının İzmir istikametinde ilerlemesini kararlaştırmışlar ve müteakiben
de Mustafa Kemal Paşa o tarihî "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir.
İleri!" emrini vermiştir.
1 Eylül 1922’de Türk ordusunun takip harekâtı başlamıştır.
Muharebelerden kurtulan Yunanlar İzmir’e, Dikili’ye ve Mudanya’ya doğru kaçmaya
başlamışlardır. Yunan ordusu Başkomutanı General Trikupis ve kurmayları ile
6.000 asker, 2 Eylül de Uşak'ta Türk birliklerine esir düştüler. Yunan
ordusunun başkumandanlığına atandığını ise Uşak'ta Mustafa Kemal Paşa'dan
öğrendi.
Türk ordusunun bu muharebede, 15 günde 450 kilometre mesafe
katederek 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girmiştir. Sabuncubeli’nden geçen 2.
Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir’e doğru akarken bunun solunda 1. Tümen
de Kadifekale’ye doğru yürümüştür. Bu Tümenin 2. Alayı, Tuzluoğlu Fabrikasından
geçerek Kordonboyu’na ulaşmıştır. Yüzbaşı Şeref, Bey Hükûmet Konağına, 5.
Süvari Tümenin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık Dairesine, 4. Alay Komutanı
Reşat Bey’de Kadifekale’ye Türk bayrağını çekmişlerdir.
Büyük Taarruz'un başladığı günden 4 Eylül'e kadar Yunan
ordusu 321 kilometre geri çekildi.[10] 7 Eylül'de Türk birlikleri İzmir'e 40
kilometre kadar yaklaşmıştı.[11] 9 Eylül 1922 tarihli New York Times gazetesi
Yunan ordusunun kayıplarının ve Türk ordusunun ele geçirdiklerinin 910 savaş
topu, 1.200 kamyon, 200 otomobil, 11 uçak[12], 5.000 makineli tüfek, 40.000
tüfek ve 400 vagonluk cephane olduğunu yazdı.[13] Ayrıca 20.000 Yunan askerinin
de esir düştüğünü belirtti. Devamında Yunan ordusunun savaşın başında 200.000
kişiden oluştuğunu ve şu anda yarısından fazlasını kaybettiğini ve Türk
süvarilerinden dağınık halde kaçan Yunan asker sayısının ancak 50.000'i
bulabildiğini yazdı.
9 Eylül'de Türk birlikleri İzmir'e girdi. 11 Eylül’de Bursa,
Foça, Gemlik ve Orhaneli, 12 Eylül’de Mudanya, Kırkağaç, Urla, 13 Eylül’de
Soma, 14 Eylül’de Bergama, Dikili ve Karacabey, 15 Eylül’de Alaçatı ve Ayvalık,
16 Eylül’de Çeşme, 17 Eylül’de Karaburun, Bandırma ve 18 Eylül’de Erdek Yunan
işgalinden kurtarıldı. Böylece 18 Eylül'de de Batı Anadolu Yunan işgalinden
kurtarılmıştır. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu
Trakya, silahlı çatışma olmadan Yunan işgalinden kurtarılmıştır. 24 Temmuz
1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye
Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni sevk
ve idare ettiği Zafertepe’de 30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük Zafer’in önemini
şu şekilde ifade etmiştir. "... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk Devleti’nin,
genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada
taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları,
devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır..."
Tarihçi Isaiah Friedman Yunan Küçük Asya Ordusu'nun son
günlerini şu sözlerle tasvir etmiştir: "Yunan ordusunu bekleyen bozgun,
Armageddon savaşı boyutlarında idi. Dört gün içinde bütün Yunan Küçük Asya
Ordusu ya yok edildi ya da denize döküldü."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder